Sereta

Başlangıç » Öykü Oku » Kıpraşan siyah tepecikler

Kıpraşan siyah tepecikler

 

Murat Çankaya öyküler kıpraşan siyah tepecikler

Tavandaki üç küçük lamba’nın yeterince aydınlatamadığı, eni dar ama boyuna biraz daha uzun, kocaman bir oda büyüklüğünde tek bölümden oluşan bir ibadethane idi Nerimanova Camii’si.

Tataristan’ın başkenti Kazan’da kenarda bir semt’te Camii’ ye adını verdiği Nerimanova’da bulunuyordu, kırmızı ince tuğlalar ile örülmüş duvarları ve karla kaplı çatısı ile sıradan bir yapı görünümünde idi dışarıdan bakıldığında, ancak çatısının en zirvesine dikilmiş küçük bir hilal ile ayırt edilebiliyordu Camii olduğu.

İş arkadaşım Çeçen Ruslan’ın teklifi ile gelmiştik bu Camii’ye akşam namazını eda etmek için.

Dün aynı saatte işyerimizin çatı katında kimsenin ruhu duymadan gizlice kıldığımız namaz’dan sonra ” Bu akşamıda elli metre ilerdeki Camii’de kılarız” demişti.Bende seve seve kabul etmiştim.

Ruslan Tataristan’da doğup büyümüş yermibir yaşında yakışıklı bir gençti.” Ben Çeçenim” diyordu kendisine.

Aslında günde beş vakit namaz kılan biri değildi ,hatta içki içen ,domuz salamı yiyen, gece hayatı olan, alemci hızlı yaşayan biriydi, ama müslümanlığınıda seviyordu.

Türkiye’den geldiğim için benimle sohbetlerine başlarken mutlaka İslam’dan yada Müslümanlıkla ilgili  konularla giriş yapardı.

Bir keresinde de Atatürk’ü sevmediğini onun hilafeti yıkan biri olduğunu söylemiş, ve sesini kısarak “Biz bu ruslarla cihad ediyoruz” diyede eklemişti.

Sonra birlikte vakti gelmiş akşam namazını kılmaya karar vermiş yanımıza Ruslan’ın en samimi olduğu arkadaşı Tatar Adar’ı da alarak iş yerimizin çatı katında namazımızı kılmıştık.

Müslüman bır ülkede neden gizlice namaz kıldığımıza anlam veremiyordum.

Ruslan “Kimse problem çıkarmaz ama görmeseler daha iyi olur” diyordu.Sanırım iş yeri yönetiminin kulağına gitmesinden korkuyordu.

Zaten kızların başları kapalı çalışmasıda yasaktı.

Büyük bir marketti burası; Rusya genelinde elli iki tane şubesi olan, uluslar arası zincir marketler gurubunun bir subesi…

Ben iki hafta önce üç aylık stajımı tamamladıktan sonra Moskova’dan altmışa yakın personeli olan Kazan’daki bu şubeye bölüm şefi olarak gönderilmiştim.

Moskova’dan daha iyi olacağını umarak gelmiştim bu şehire,çünkü tatarlarda Türk sayılırlardı,müslüman dılar  ruslara nazaran da daha sıcak kanlı ve hoşgörülü olduklarını duymuştum .

Müslüman olan bu halkı,ibadetlerini ve ibadethanelerini merak ediyor yerinde görmek istiyordum.

Yabancısı olduğum bu ülkede Ruslan’ın Camii’de namaz kılma teklifi beni heyecanlandırmış iş çıkışımıza denk gelen akşam namazı vaktini sabırsızlıkla beklemiştim, ve nihayet vakti gelmiş birlikte yola koyulmuştuk.

“İşte geldik Camii burası ” dedi Ruslan,sağ kolunu kaldırıp yan tarafimızda yarısına kadar kar’lara batmış binaya uzatarak,sonra aynı kolunun el işaret parmağı ile kulağını göstererek,

“Duyuyormusun Ezan sesini? tam vaktinde gelmişiz” dedi memnun olmuş bir yüz ifadesiyle.

Duymuyordum!! On metre yanı başımızdaki Camii’den ezan sesi gelmiyordu.

Başımı salladım hayır ! der bir ifadeyle,

“Dinle” dedi aynı hareketle kulağını tekrar işaret ederek.

Kulağımı kabartarak duymak için zorladım kendimi, içeriden çok uzaktanmış gibi uğultulu bir tonda “Hayyalal Salah”  “Hayyalal Salah” dendiğini duydum,sonra tekrar Ruslan’a dönerek ,

neden dışarıya okunmuyor? diye sordum,kaşlarını yukarı doğru oynattı ve yine sesini kısarak “yasak”  “rus’lar yasakladı” dedi.

Öfke duymuştum!  ama ruslara değil tatarlara öfkelenmiştim, neden böyle bir yasağa izin veriyorlardı? diye geçirdim içimden.

Avlu bile sayılmayacak, ön tarafı kısa duvarlarla çevrili demir kapısı olan küçük bir alanı geçtikten sonra, biraz genişce olan ahşap bir kapıdan Camii’nin içine girdik.

Artık hava tamamen kararmış ve çok seyrek dikilmiş sokak lambalarının hiçbiri önlerine denk gelmediği için sokağa bakan iki pencerede dışarıdan içeriye ışık verecek fonksionlarını kaybetmişlerdi.

Ezan’ı bitirmiş olan İran’lı molla; yaşları kırk beşi geçmeyen genç camaatine  vaaz vermeye başlamıştı bile.

Camii’den içeri adımımı attıktan sonra girişte sağda en arka köşeye sığınmış onbeş kadar kadın da fark etmiştim son anda, gözleri dahi görünmeyen peçeli, karaçarşaflı bu kadınlarda sıradan bir vakit namazını cemaatle Camii’de kılmak için mollla’nın vaazını bitirmesini bekliyorlardı.

Çok şaşırmıştım ! Çünkü Kazan cadde sokakların da değil peçeli kara çarşaflı kadın görmek ,normal başı kapalı  kadın dahi çok nadir görülürdü.

Peki ya kimdi bunlar? Nereden geliyorlardı? Hiç sokağa çıkmadan buradamı yaşıyorlardı? Böyle bişey mümkün değildi elbette.

Kendime sorduğum bu sorularla yürümeye devam ettmiş Camii’nin ortasına kadar gelmiştim,saf düzeninde  olmayan dağınık oturmuş cemaatin en arkasında Şii usulü ile namaz kılan yermi dokuz yaşlarında ki bir adamın yanına usulca durdum.İki rekat mescit namazı kılarak oturduğum yerden rusça vaaz veren İran’lı mollay’ı dinlemeye başladım .Söylediklerinden fazla bişey anlamıyordum,

üç aydır konuştuğum, rusların deyişiyle “çut çut” rusçam molla’yı yeterince anlamama yetmiyordu,ançak hadis okuduğunu okuduğu hadis’lere de yorum yaptığını anlamıştım.

Türkiye’den alışık olmadığım bu camii kültürü beni fazlasıyla heyecanlandırmıştı.Bizdekinin aksine burada ki cemaatin çoğunluğu kırk yaş altı gençlerdi ve sıradan bir vakit namazında kadınlarda camii’de cemaat’le namaz kılıyordu.

Türkiye’de kadınları Ramazan ayında teravih namazlarında ya da Eyyüb Sultan gibi  türbe camii’lerde namaz kılarken görmeye alışıktım.Üstelik burası sıradan bir semt,bir mahalle camisiydi.

Meraklı gözler ile etrafıma bakınıyor,İran’lı molla’yı süzüyor,ama ençok merak ettiklerime beş adım arkamda oturan kadınlara dönüp bakamıyordum.Biraz utanıyor birazda camii ortamın da çok uygun olmayacak  böyle bir davranışımın yanlış anlaşılmasından çekiniyordum.Yabancı olduğum her halimden belliydi ve herkesin gözleride benim üzerimdeydi.Ama bana gizemli gelen bu peçeli,karaçarşaflı kadınları da anlamak istiyordum.

Cesaretimi topladım, ilk kez arkama dönüp göz ucuyla çabucak bakıp tekrar önüme döndüm. Zaten çokta aydınlık olmayan içeride üzerlerine duvarın gölgesi düşmüş kıpraşan siyah tepecikler gördüm sadece.

Sonra gülüşmelerini duydum kıpraşan siyah tepeciklerin,daha çok utanmıştım.

Erkek cemaat genç , galiba bunlarda genç kızlar diye düşündüm bir an,sonra hayır hayır Tataristan gibi ruslaşmış havalı bir ülkede hiç bir şey genç kızları peçeli kara çarşafın içine sokamaz, zaten okadar da dindar bir ülke değil burası diye geçti aklımdan .

Ruslan’ı hatırladım bir anda, o nerede acaba?Camii’ye girdiğimizden beri tek kelime konuşmamıştık,etrafıma bakındım arkamda sol tarafımda oturuyordu,gülümsedi ! Yanlız değilsin ben varım yabancı diyordu sanki.

Nihayet molla vaazını bitirmiş artık saflar halinde namaza durmuştuk,her iki tarafımda duran Şii müslümanların ortasında İran’lı mollanın imamlığında  Hanefi usulü ile akşam namazımı tamamlamıştım.

Gizemli kıpraşan tepecikler önde erkek cemaat arkada Yaratıcımıza olan bir borcumuzu daha ödemenin huzurlu ruh hali içinde camii’den yavaş yavaş dışarıya çıkmaya başlamıştık,

Ruslan önümden çıkmış hemen peşindende ben çıkmıştım dışarıya,  çıkışta solda yağmurdan korunmak için üzeri tente ile kapatılmış bölüme yöneldim, camii’ye girerken çıkardığım ayakkabılarımı giyinmek için.

Bir anda karşımda az önce kıldığım namazın hediyesi sandığım yaşları yermi, yermi beş arasında değişen manken edasında, gencecik huriler duruyordu, leopar kürk’lü, dar blue jean’lı kot ,hatta bazıları mini etek giymiş  bu huriler ;bol makyajlı, saçları da fönlüydüler .

Tentede asılı duran dış lambanın ışığı bile göğüs dekoltelerinin yaydığı parlaklığın yanında cılız kalıyor,kısa olmayan boylarının altındaki uzun topuklu çizmeleri ilede tentenin altına sığmıyorlardı.

Bir yandan üzerlerinden çıkardıkları peçeli kara çarşaflarını, avuçlarının içinde toplayarak küçük bir yumak haline getirip kol çantalarına yerleştiriyor ,öte yandan şaşakalan bu yabancıya bakıp küçük kahkahalarla gülüyorlardı.

Murat Çankaya


6 yorum

  1. apolit dedi ki:

    Rus kültürü ile islam kültürü arasında gidip gelen kardeş Tatarlar…

    Liked by 1 kişi

  2. iyi adam dedi ki:

    İstedikleri gibi giyiniyorlar,ama namazlarınıda aksatmıyorlar bu yinede iyi bişey.Bizim kapalı kızların bir çoğunun alnı secdeye değmiş bile değil

    Liked by 1 kişi

  3. Niida su dedi ki:

    Kıpraşan siyah tepecikleri okumuştum daha önce

    Liked by 1 kişi

  4. sokratesyayın dedi ki:

    Bu tür yabancı öyküleri seviyorum,devamını bekliyorum

    Liked by 1 kişi

  5. Bestansens dedi ki:

    😍güzelmiş

    Liked by 1 kişi

  6. Thomas dedi ki:

    Great info. Lucky me I ran across your blog by accident
    (stumbleupon). I’ve bookmarked it for later! http://codagepourleskids.editions-eyrolles.com/content/rumored-buzz-car-games-exposed

    Liked by 1 kişi

Yorum bırakın